Sanatçı sürekli bilinmeyenleri yüz yüze gelir ve onun bu yeni yüzleşmede getirdiği semboller yaşamın yeni görüntüsüdür. İçteki duyumların dışarı çıkmış imajlarıdır. Zaman içinde sanatçının sunduğu bu imajlarda da değişim olmuştur ve olacaktır. Önceleri sanat, zanaat kavramıyla bir tutulurken zaman içinde bu kavramların farklı olduğu anlaşılmıştır.
Uygarlığın gelişimi ile sanat alanlarında uzmanlara görülmüş ve sanatçı kavramı seramik sanatçısı, heykel sanatçısı, ressam gibi genel anlamlardan özel anlamlara kaymıştır.
Sanatçı biçimler, evreni yaratır ve söz konusu biçimlerde sanattan doğmuş ya da ondan esinlenmişlerdir. Sanat olgusu, sanatçı yapıtı, toplumun gözlemci sistemi içinde oluşur. Venturu sanatı anlamanın yolu eleştiriden geçer Ortaçağ Avrupa'sında eleştiri teoloji ve felsefeye bağlıdır. "İnsan önem kazanınca eleştiride kendi özgürlüğünü ilan etmiştir." demiştir.
Sanatçılar diğer insanlardan farklı olarak kurgusal güç, duyarlılık, duygusal üstünlük, çağrışım zenginliği gibi özellikleri kendi yapıtlarında kullanırlar. Giorgio Vasari 16. yy.'da yaşamış o dönemin sanatçıları hakkında biyografik bilgiler veren onların eserlerini anlatan bir eleştirmendir. Daha öncede bahsettiğimiz Vasari yazdıkları sayesinde dönem sanatçılarını ve eserleri tanımak mümkün olmuştur.
Sanatsal yaratma eylemine insanlık tarihinin her döneminde, neredeyse tanrısal bir yetenek gözüyle bakılmıştır. Sokrates güzelliği tanımlarken ideal sanatçının iyi ahlaklı olması gerektiğinden bahseder. "Güzel eseri ancak iyi ahlaklı olan yapar." der. Bu çağın koşullarında kilise için resim boyayan ressam ve çırakları için çok doğru bir yargıdır. Modern çağın oluşumlarından biri de kuşkusuz, sanatın din, dil, ahlak, felsefe gibi bağlardan kurtulmasıdır.
Jackson Pollock, coşkulu bir peygamber ya da trans halinde aziz gibi değil de yağmur duasına çıkan kabile büyücüsü gibi çalışır. Tuvalin çevresinde dolaşır elleriyle yaptığı hareketler bu hareketleri etkileyen bilinçaltı güdülerin katkısıyla aynı ölçüde, resmin içeriğini oluşturur. Topluma kazanımı olmayan bir sanat eseri bugüne kadar üretilmemiştir. Eser toplumun ortak değeridir. Korunması kamu yararı olandır. Tarihtir, kayıttır, belgedir. Bugünün toplumunda metadır. Bir eseri anlamak için dinler tarihi, dünya tarihi, keşifleri, ticaret, edebiyat, İncil, sanayi devrimi, ihtilal, teknoloji tarihi, psikolojik gelişmeler, savaş tarihi, arkeolojik kazıları, genetik araştırmaları bilmek bu dünya vatandaşı olmak ve kısaca tarihsel okuma bilmek gerekir.
Usta ressam bilir ki, bir sanat eserini ortaya çıkarmak önemlidir ama ondan da önemlisi hisler, duygular, gelenekler, protestolar, aykırılıklar ve sınırlardır. Bu soyut kavramlar da saklı sanatın gizemi ve insanın sınırlarıdır. Delacroix sanat, "renklerin, ışıkların gölgelerin bir düzene girmesinden doğan tablo adeta musikidir" der. Sanatçı toplumdan ve zamandan ayrı olarak hiçbir zaman düşünülemez.
Sanat eserinin sınırları nelerdir? Sanatçının duyguları, kendini ifade edişi, doğayı algılayışı, olaylar karşısındaki duruş şekli sanatını belirler mi?.. Sanatçı zekası, toplumsal ilişkileri, değişen dünya düzeninde eleştirmenle olan ilişkisi ve gerçekleri algılayışı sanatçının sahip olduğu sanatının boyutlarını şekillendirmektedir.
Her sanat eseri insan yaratısının açısından eşsizdir. Ama değerli midir? Sanatta gerçeklik olarak adlandırılan sanatın kendine özgü alanıdır. Nesneler, durumlar, duygular ve olaylarla ilgili harici ve bazen görüntüyle alakasız bir gerçeklik vardır. Sanat gerçeği, üzerinde parlayan tüm anlam ve duygu tonlarıyla birlikte, yalnız genel yönleriyle değil, canlı özgünlüğüyle de vermeye çalışır. Tıpkı Dali'nin "Yanan Zürafaa" adlı tablosunda olduğu gibi gerçeklik sanatında gerçekliğidir. Zürafanın yanması sanatın gerçekliğidir. Bu gerçeklik üzerinde sanal bir alem yaratılır. Sanat dünyasında her şey, her şeyle olur, düzlem hayal düzlemidir. Artık tuval üzerinde, heykel, rölyef, minyatür, mimaridir ve herkesin kabul edeceği kadar gerçektir. Bu gerçek abartılmıştır, formları değişmiştir, deforme edilmiştir, bazı yerleri stilize edilmiştir. Ama var olandır, yenidir ve doğanın yeni gerçeğidir.
Norbert'e göre müze bir botanik bahçesi gibidir, hiçbir zaman gerçek bir bahçe köşesi ya da doğanın bir parçası olamaz. Bizler bu bilinçle somutlaştırılmış müzeleri gezeriz. Müze ziyaretçisinin aradığı doğa değil doğanın abartılı, insana özgü yorumudur. Resimlerin yapıldığı yılların özellikleri, sanatçı üzerinde bıraktığı izler, toplumda herkesin çok iyi bildiği bir anlamı ve önemi olduğunu bize hatırlatır. (Lynton, 2005:55)
Kişisel duyarlılığından yola çıkarak, her sanatçı insan yaşamının bir görünüşünü yansıtır. Bir sanat eserinin değeri, betimlemesindeki doğrulukta değil, önüne çıktığı insanlarda uayndırdığı doğru etkisindedir. Picasso'nun bir tek doğrusu olsaydı, aynı temada yüz tablo yapılmayacaktı, Aslında yaşamın gerçeği sanatsal gerçekliğe sığdırılamayacak kadar derin, yüksek, geniş ayrıntılıdır. Bütün anlayışları, akımları kışkırtan, ortaya çıkaran da odur. Sanatlar yüzyıllardır onu görmeye, anlamaya, yorumlayama, aktarmaya çalışıyorlar. Bu amaçla çeşitleniyor, kendi içlerinde türlere ayrılıyor, dünyaya bin bir açıdan bakıyorlar. İnsanlar için önemi olan, duyguların derinliklerinden gelen içsel disiplinle, özgün, samimi bir dille sanat ile, sanat alanında gözlemciyle konuşmaktır. Sanat eseri bir varlıkta görülen ve işitilen ani, güçlü elle tutulmaz duyguları, zevkler haline dönüştürür ve kaydını mimariyle, müzikle, heykelle, edebi eserle, resimde tuval üzerine kurar. Sanat eserleri ressamın hayat anlayışını, etkilenişlerinin, zekasını, dönemini ve görüşleri resmeder. Sanatçı tarafından gerçekleştirilmiş imajları bize verir ve bizi gerçeğin görüntüsüne iknaya çalışır.
Sonuç olarak sanatçı, sanat tarihi ve eleştirmen farkında olsa da olmasa da, birlikte çalışır ve gelecek kuşaklar için envarter hazırlar. Bu envanter bize bir zamanlar sanatın ya da sanatçılar tarafından yaratılan dünyanın nasıl algılandığını gösterir. Sanat tarihi dünyayı anlamlandırır ve insanın sanat macerasını ortaya koyar. Sanat eleştirmeni sanatın tarihini açıklar ve yeni kuşaklara geleceği şekillendirmeleri için yeniden güç verir. Sanatçı ve sanat eseri arasındaki ilişkiyi anlamlandıran sanat tarihçileri ve sanat eleştirmenleridir. Duchamp "Sanatın kaynağını bulsak, buna yine de sanat eseri der miyiz?" diye sorar. Sanatın çok önemli yanı, doğanın ötesine geçmesidir. Bu sanat tarihinin evrensel zamanıdır. Her dönemde kendini yeniler. Sanat tarihi yazılması günümüzde eskiyle yeninin birlikte gelişip büyüdüğünü, sanatın geliştiğini göstermektir.
Sanat; insanın var olmakla, varlık olmak arasındaki hızlı koşusunu açıklayan bir klavuzdur. Uygarlık birbirini törpüleyen, yok eden, geçersiz kılan kurallar bütünüdür. Üstelik, sanat ve kültür alanında süregelen, geçerli olan kurallara rastlama olanağı yoktur. Değişen ve başkalaşan toplumla, gelişen insan kavramıyla birlikte dün bağlanılan, doğruluğuna yüzde yüz inanılan sanatsal ilkeler, kurallar da yerini yenilerine bırakır. Değişen doğanın ve sant tarihinin değişmeyen yasasıdır.
Kaynak: ARTİSTmodern - Mayıs'09 "Doç. Dr. Mutlu Erbay