Lady with an Ermine
Leonardo Da Vinci'nin 1483-1490 yılları arasında (Milano'daki ilk yılları) yaptığı düşünülen, ustanın 3 kadın portresinden biri, Monalisa'nın gölgesinde kalmış ikinci kadındır.
Da Vinci'nin hemen tüm tablolarından olduğu gibi bu tablosu üzerine de yüzlerce varsayım mevcut, sanat tarihçileri hem bilgilerini, hem de hayal güçlerini kullanıp, Leonardo'nun "lady"si üzerine de bir çok teori üretmiş. Bu teorilerden en çok kabul göreni Dama Con I'ermellino'nun (Erminli Kadın) Milano Dükü Ludovico Sforza'nın 17'lik metresi Cecilia Gallerani olduğu. Kimi cılız teoriler ise tablodakinin Sforza'nın karısı Beatrice D'este olduğunu savunmakta. Kadının dönemin modasına göre traşlanmış kaşları, saçını toplama stili, kaliteli kumaştan elbiseleri ve takıları onun varlık içinde yaşadığını vurgulamakta. Aynı zamanda yüzünün ifadesi (dudaklar kasılarak verilmiş belli belirsiz tebessüm) ve bakışları çokta mutlu olmadığını göstermektedir. (Bu mutsuzluğun sebebi, tablonun yapıldığı senelerde Dükün doğan erkek çocuklarına rağmen Cecilia terk ederek Beatrice ile evlenmesi olabilir.)
"Erminli Kadın" hakkındaki bir diğer önemli spekülasyon ise, Da Vinci'nin tabloyu kendisinin bitirmediği, onun yerine Ambrogio Da Predis ya da Boltraffio'nun ve hatta kimi başka bilinmeyen ressamların tabloyu tamamladığı üzerinedir. Bu spekülasyonun en önemli sebeplerinden birisi de tablo üzerinde yapılan x ışınları deneylerinde ortaya çıkan ve farklı zamanlarda boyandığı anlaşılan boya katmanlarıdır. Ressam, tablo üzerinde oldukça fazla değişiklik yapmış ve kalın bir boya tabakası ile bu değişiklikleri gerçekleştirmiştir. Örneğin; tablonun background'unda kadının hemen arkasında önceden bir kapı-pencere resmedilmiş, ışık buna göre ayarlanmış, daha sonra ise bu koyu bir zemine dönüştürülmüştür. Aynı şekilde kadının çenesinin altında birleşen saç bandı, tablonun geri kalanı ile bütünlük göstermesi için saçının ve elbisenin ermin ile birleşen bölgesindeki rengi, tablonun son halinde net bir şekilde görünmeyen kadının sol eli ile, sağ el parmakları da sonradan değişikliğe uğramış noktalardır.
Tablonun en önemli özelliklerinden biri de kadının "Serpentine" duruş olarak isimlendirilen duruşudur. Bu pozisyonda, model ne tabloyu izleyene ne de ressama direkt olarak dönmüştür. Onun yerine sanki biri modele seslenmiş, o da sesin geldiği yöne baktığı an resmedilmiştir. Erminin duruşu ile kadının pozisyonuda uyum halindedir. Ermin, onu okşayan kadına karşı sevecen, ancak kalkmış pençesiylede baktıkları yönde bulunduğu varsayılan ikinci kişiye karşı tehditkardır.
Da vinci'nin neden ermin gibi çokta sevimli olmayan bir hayvanı seçtiği, üstelik bunu normal boyutlarının üzerinde resmettiği ise yine uzamanlar tarafından sıklıkla cevabı aranan sorulardandır. Tabloda özellikle erminin vurgulanması şu gerekçelere dayanıyor olabilir.
* Rönesans'ta (ve çok daha öncesine dayanan tarihlerde bile) ermin saflığı, temizliği ve namusu simgeliyordu. Çünkü inanca göre, eğer erminin beyaz kış kürkü toprağa değerek kirlenirse, ermin daha fazla yaşayamaz, ölürdü. Ancak Da Vinci bakire olmayan, hatta metreslik gibi erdemsizlik sayılan bir konumda bulunan kadını neden saflık ve temizlikle bağdaştırdığı ise net olarak açıklanamıyor. Bazılarına göre, kucağında temizliğin simgesi erminle Cecilia'nın metresliği meşrulaştırılmak isteniyor olabilir.
*Ermin, direkt olarak Milano Dükü Ludovico Sforza'yı simgeliyor. Çünkü, Dükün aile arması beyaz bir ermindir. Erminin normal boyutlarından çok daha büyük resmedilmesinin sebebide Dükü yüceltmek olabilir.
*Da Vinci erminin antik yunancada karşılığı olan "Galee" kelimesi ile Cecilia'nın soyadı "Gallerani" arasında bir bağ kurmuştur.
"Dama Con L'ermellino" tahta panel üzerine yağlıboya, 54x39 cm boyutlarında ve halihazırda Polonya Museum Czartoryskich kolleksiyonunda bulunuyor. Bu kadın İtalyalardan nasıl Polonyalara kadar gelmiş diyenler içinde ayrıca erminli Cecilia'nın 500 küsür yıllık yolculuğunu anlatmaktan zevk duyarım. Tablonun yapılış tarihi kabul edilen 1490'lardan 1800'lerin başına kadar tam olarak nerede saklandığı bilinmiyor. Büyük ihtimalle önce Dükün şatosunda, daha sonra ise Beatrice D'estee'nin gözünden uzak bir yerlerde ömrünü geçirdi, ta ki bir başka asil erkek, Polonya prensi Adam Jerzy Czartoryski ona aşık oluncaya kadar. İtalya'ya yaptığı bir gezi sırasında Cecilia ile karşılaşan onu ülkesine getirmek için hem büyük paralar, hem de bürokratik emekler harcayan prens, rivayete göre Cecilia'sına kavuşur kavuşmaz onu odasının en güzel yerine asmış ve geceleri sabaha kadar onu izlemiş.Prens Czartoryski'nin bu tabloyu çok uzun zamanlar saklaması ve sergilenmesine izin vermemesi ise bilinen bir gerçektir. Bu tabu ancak tablonun 1809'da kraliçenin doğum günü şerefine Krakow sarayında sergilenmesi ile yıkılır.
1830 yılında Rusların Polonya'yı işgali ile birlikte, prens kıymetli Cecilia'sını alır ve Paris'e kaçırır. 46 senelik Paris macerasından sonra, Erminli Kadın Polonya'ya geri döner. 1914-1920 yılları arasında bukez 1. Dünya Savaşı'ndan kaçırılan Cecilia, Almanya'ya Dresden'e emin ellere gönderilir. 1920'de tekrar ait olduğu sarayına Varşova'ya döner. 1939, Erminli Kadın için yeni bir flörtün başlangıcı demektir. 2. Dünya Savaşı'nda Nazilerin Polonya'yı işgali sırasında Hitler Erminli Kadın'a ilk görüşte aşık olur ve hemen Almanya'ya götürülmesi için emir verir. Cecilia'yı bir süre kendi evinde konuk ettikten sonra, meşhur Kaiser Friedrich Museum'a teslim eder. 1940 yılında Nazi generali Hans Frank, Erminli Kadın'ı güvenlik amacıyla karargahına taşıtır. 1945'te savaşın sona ermesiyle bir Amerikan subayı tarafından Erminli Kadın Hans Frank'ın evinde, şarap mahzeninde saklanmış olarak bulunurve Polonya'ya geri gönderilir.