MICHELANGELO MERISI CARAVAGGIO
(D. 28 Eylül 1573, Caravaggio, Venedik Cumhuriyeti – ö. 18 Temmuz 1610, Port’Ercole, Toscana), Barok Dönem resminin en belirleyici özelliği olan tenebrismo[1] tekniğini geliştiren İtalyan ressamı. Dinsel konuların idealleştirilerek ele alındığı geleneksel tavra karşı çıkmış, modellerini sıradan kişiler arasından seçerek gerçekçi bir yaklaşımla betimlemiştir.
Gençlik Yılları. Caravaggio markisinin mimarı ve aynı zamanda kâhyası olan Fermo Merisi’nin oğluydu. On bir yaşında yetim kalınca ressam ve resim öğretmeni Milanolu Simone Peterzano’nun yanına çırak girdi. Bazen Tziano’nun öğrencisi olduğunu ileri sürmesine karşın, Peterzano’nun resminin Venedikli ustanın sanatıyla pek bir ilgisi yoktu.
Caravaggio 1588/92 arasındaki bir tarihte Milano’dan Roma’ya gitti. Bu arada resmin temel teknik ustalıklarını öğrenmiş, idealleştirilmiş Floransa resmine karşı koyan Lombardiyalı ve Venedikli ressamların doğayı ve olayları betimlemeye yönelik tavırlarını büyük bir istekle kavramaya çalışmıştı. Bu yolculuk sırasında geçtiği Parma, Bologna, Floransa ve Assisi’de Bolognalı Carracciler gibi yenilikçi sanatçıları, Giotto ve Massaccio gibi eski ustaların yapıtlarını incelediğine kesin gözüyle bakılmaktadır. Karşılaştığı yenilikler büyük bir olasılıkla onun, renk titreşimleri ve atmosferik saydamlıkla belirginlik kazanan Milano okulu üslubunu sağlam bir çizgi temeline oturtmasında etkili oldu. Sade ve sıradan konulu resimlerinde görülen gerçeğe bağlı kalma tutkusunu da kompozisyon içinde denetim altına almasına yol açtı.
Roma’daki ilk yılları. Caravaggio Roma’ya, eşsiz usta Michelangelo’nun sanat dünyasına egemen olduğu bir yüzyılın sonlarına doğru geldi. Bu dönemin düşünsel yaşamı ise Karşı-Reform hareketini canla başla yürüten Trent Konsili’nin (1545-63) etkisi altındaydı. Roma, Caravaggio gibi ya da yükselme isteğiyle dolu, zenginlik ve ün peşinde koşan sayısız sanatçının uğrak yeri haline gelmiş coşkulu bir kentti. Caravaggio kozmopolit bir topluluğun yaşadığı Campo Marzio’ya yerleşti. Bu eski ve bakımsız çevredeki hanlar, aşevleri ve küçük resim dükkânları onun kişiliğine ve içinde bulunduğu havaya uygun düşüyordu. Neredeyse beş parasız olduğu bu dönemde Caravaggio her zaman dikbaşlı ve geleneklere karşı bir davranış içindeydi.
Roma’daki ilk beş yılı dengesizlik ve eziklik içinde, acılarla dolu geçti. Caravaggio’nun yaşamöyküsünü yazanlar bu dönemde onun her şeyden yoksun gereksinim içinde bulunduğunu, kendinden daha az yetenekli ressamların yanında çalıştığını ve hiçbir şeyden memnun olmadığını belirtirler. Yaşamını çoğunlukla, birkaç aydan fazla kalmadığı bu resim atölyelerinde ayak işlerine bakarak kazanıyordu. Sonunda (büyük bir olasılıkla 1595’te) bütün bu bağlardan kurtulmaya karar vererek resimlerini Üstat Valentino diye tanınan bir tablo tüccarı aracılığıyla satmaya başladı ve onun yardımıyla papalık çevrelerinde büyük bir etkisi olan Kardinal Francesco del Monte’nin dikkatini çekti. Del Monte kısa bir süre sonra onu koruması altına aldı, evinde kalmaya çağırdı ve belli bir aylık bağladı.
Bütün maddi ve manevi sıkıntılarına karşın Caravaggio, del Monte’nin koruması altına girmeden önce 40 kadar yapıt gerçekleştirmişti ve bunların hemen hepsi de oldukça iddialı kompozisyonlardı. İnce bir ustalık ve üstün bir beğeninin gözlendiği bu yapıtlardaki kararlı ve etkili anlatım, Caravaggio’nun günlük yaşamının düzensizliğiyle büyük bir karşıtlık oluşturmasının yanı sıra, bir dizi şaşırtıcı yenilik de içeriyordu. Özel koleksiyonculra için yaptığı bu resimlerin her biri, Caravaggio’nun resim konusundaki profesyonel tutumunu ortaya koyduğu gibi, onun “çiçek resmi yapmak insan figürü yapmak kadar zordur” ve “iyi bir ressam doğal görünümleri de iyi betimler” türünden düşüncelerini de doğrular. “Meyve Sepeti” (1596, Anibrosius Resim Galerisi, Milano) adlı resminde hasır bir sepet içinde özenle yerleştirilmiş ve canlı bir gerçeklikle betimlenmiş parlak renkli meyvelerin yarattığı görsel uyum, çarpıcı bir kompozisyon oluşturur.
Roma döneminin başlıca yapıtları. Caravaggio’nun ilk yapıtlarında görülen gerçekçilik, üslupsal uygulamaya üstündü. Ama onun gerçekçi doğalcılığının ilk kez bütünüyle ortaya çıkışı, Roma’daki S. Luigi dei Francesci Kilisesi’nin Contarelli Şapeli’ndeki, Aziz Matta’nın yaşamını konu alan bir dizi resimle başlamıştı. 1597’de, belki de, del Monte aracılığıyla aldığı bu sipariş, henüz 24 yaşında olan Caravaggio’nun, önemli koruyucuları ve müşterileri olan bir pictor celeberrimus (ünlü ressam) olarak tanınmasını sağladı. İş, “Aziz Matta ve Melek”, “Aziz Matta’ya Çağrı” ve “Aziz Matta’nın Şehit Edilmesi” konulu üç resimden oluşan, oldukça görkemli bir tasarıydı. Caravaggio’nun, her üç resmi de azizler konusunda gelenekselleşmiş kalıpları kullanmadan, sarsıcı toplumsal görüşlerle yüklü dramatik bir gerçekçilikle oluşturması toplumda büyük bir şaşkınlık yarattı. Belki de Caravaggio çok yönlülüğünü bütün açıklığı ile yansıtabilmek için böyle bir olay bekliyordu ve bu, onun için önemli bir sınavdı. Bu yapıtlardaki yenilik, yalnızca kurgunun ve konunun yüzeydeki görünümüyle sınırlı kalmayan, ışık ve zaman kavramıyla ilişkili sanatsal bir olguydu. Atların üzerine yerleştirilmesi düşünülen “Aziz Matta ve Melek”in ilk biçimi S. Luigi dei Francesci’nin o güne değin bir azizin böyle canlandırıldığını görmemiş rahiplere öyle ters geldi ki, resmin yeniden yapılmasını istediler. İncil yazarlarından biri olan “Aziz Matta” resimde sıradan bir işçi ya da rençper görünümünde, ayağını resmin dışına çıkıp insanın yüzüne gelecekmiş gibi uzatmış, kaba bir biçimde bacak bacak üstüne atmış olarak betimlenmişti. Zarafetten yoksun melek figürü ise, cahil birisine yol gösterircesine azizin elini zorla kitaba doğru bastırır gibiydi. Kilise ileri gelenleri, Caravaggio’nun sıradan bir kişiyi yüceltirken gerçekte Aziz Matta’yı sokaklardan kurtaran İsa’ya öykündüğünü kavrayamamışlardı. (Bu resim 1945’te Berlin’de yok olmuştur).
Anlatımdaki gerçekçilik açısından Aziz Matta dizisinin öbür iki resmi de ilkinden daha az şaşırtıcı değildi. “Aziz Matta’ya Çağrı” iki ayrı dünyayı simgeleyen iki ayrı insanın karşılaştığı anı gösterir: Vergi toplayıcılarının parlak bir ışık demetiyle aydınlanan odasına giren İsa ve süslü giysili, belleri kılıçlı işsiz güçsüzler arasında paraları saymaya hazırlanan Matta. İkisi arasındaki bakışma Matta’nın dünyasının yıkılmasıyla sonuçlanır. “Aziz Matta’nın Şehit Edilmesi” de cellatın azizi yere yatmaya zorladığı anı canlandırır. Bir sokakta geçen sahnede, azizin yardımcıları dehşet içinde kaçışırken, yoldan geçenler olayı kayıtsız bakışlarla izlemektedir. Resimlerin üçünün de en ilgin yanı, gerçeğe çok yakın bir biçimde ve koyu bir karanlık içinde geçen sahnelerin, birdenbire düşen bir ışık demetiyle aydınlanması ve böylece olayın en dramatik anının belleğe yerleşmesidir.
Caravaggio’nun resimde yarattığı devrimin temeli ışıktır. Işık onun resminin kurgusunda renk ve çizgi kadar belirleyici ve etkilidir. 20. yüzyıl sanat eleştirmenlerinden Robert Longhi, Caravaggio’nun ışığı kullanış biçimini Rönesans’ta perspektifin bulunuşuyla eşdeğerli sayar. Caravaggio’nun ışığı doğal değil, büyülü bir ışıktır. Yüksekten düşen ve çoğu zaman izleicinin omuz hizasından gelen bu ışık, sahne ışığında olduğu gibi renk düzenini güçlendirerek tenin yapay pırıltılarını yitirmesini ve daha koyu bir tona bürünmesini sağlar.
Contarelli Şapeli’nin resimlenmesi 1602’de sona erdiğinde henüz 30 yaşına basmamış olan Caravaggio bu işteki başarısı nedeniyle bütün çağdaşlarını gölgede bırakmıştı. Aldığı dinsel ve özel konulu siparişler çoğaldı. Caravaggio’nun sanatta olgunluğunun doruğundayken gerçekleştirdiği bu resimlerden bazısı çok yoğun tepkilerle karşılandı. S. Agustino Kilisesi için yaptığı “Madonna Hacılarla Birlikte”de (“Loreto Madonnası”, 1603-06) ön planda diz çökmüş iki ihtiyarın “kirli ayaklarıyla yırtık ve pis başlıkları” yüzünden skandal çıktı. “Meryem’in Ölümü” ise, Bakire Meryem’in aşağı sınıftan birisi gibi sıradan nitelikler içinde ele alındığı gerekçesiyle, Karmelitler tarafından reddedildi. Bu resimde Bakire Meryem’in bacakları çıplak, karnı ise boğulmuş bir kadınınki gibi şişti. Resmi Rubens’in salık vermesi üzerine, Nisan 1607’de, Mantova dükü satın aldı ve Mantova’ya götürmeden önce Roma’da, ressamların görmesi için bir hafta boyunca sergiledi.
Olgunluk dönemi. Sanatçılar, aydınlar ve açık görüşlü kilise önderleri, Caravaggio’nun güçlü ve sarsıcı sanatının büyüleyici inceliğine hayranlık duyuyordu. Kilise yetkililerinin geneldeki olumsuz tepkisi ise akademik ressamların kendi tohumlarını korumaya yönelik karşı çıkışlarını ve daha tutucu din adamlarıyla halkın içgüdüsel tepkilerini yansıtıyordu. Caravaggio’nun resmi, kaba ve çarpıcı özelliklerinden ötürü, anlaşılmaz ve tedirgin edici iletisi değerlendirilmeden mahkûm edildi. Gerçekte de Caravaggio’nun insanlarının Karşı-Reform sanatında gözde olan zarif figürlerle hiçbir ilgisi yoktu. Onun figürleri kaslı vücutlu, inatçı tavırlı sıradan insanlardı. Sahip oldukları tek iyi şeye, onlara şehadet, ölüm ve yoksulluktan başka bir şey getirmeyen zor bir yaşama sıkı sıkıya sarılmışlardı. 20. yüzyıl sanat tarihçilerinden Maurizio Calvesi, Caravaggio’nun ikonografisinde geleneksel din anlayışından sapma eğilimi görür. “Yılanlı Madonna”da (Borghese Galerisi, Roma) Bakire Meryem, İsa figürüne göre daha küçüktür. Yılanın kafasına Bakire Meryem basarsa da, gerçekte başın ezilmesini sağlayan Meryem’in ayağının üstüne kuvvetle basan İsa’nın ayağıdır. Geleneğe göre Kilise’nin kusursuzluk simgesi sayılan Bakire Meryem’in yapması gereken bu eylemi Caravaggio İsa’ya mal etmiştir. Calvesi, “Aziz Paulus’un Hıristiyan Oluşu” (Sta. Maria del Popolo, Roma) adlı resimde de, bu sahnede yer alması gelenek haline gelmiş Tanrı figürünün bulunmayışını, Caravaggio’nun ışık anlayışının Giordano Bruno’nun Tanrı konusundaki görüşlerine benzemesine bağlar. Bruno’ya göre Tanrı hem doğada, hem insanın kendi içindedir.
Eleştiriler Caravaggio’nun başarısını gölgelemedi. Ünü ve geliriyle birlikte onu kıskananların sayısı da arttı. Roma’daki ilk yıllarda sürdüğü çaresiz ve perişan yaşam çoktan geride kalmıştı, ama kardinaller ve prensler arasında dolaşmasına karşın öfkeli ve isyancı kişiliği hâlâ değişmemişti.
Caravaggio’nun Roma’daki ilk yıllarının ayrıntıları bilinmemektedir. Contarelli Şapeli resimlerinden sonra başı yasalarla sık sık belaya girdi. 1600’de bir ressam onu kendine saldırmakla suçladı. Ertesi yıl, bir askeri yaraladı. 1603’te bir başka ressamın şikayeti üzerine hapse atıldı ve ancak Fransız elçisinin araya girmesiyle serbest bırakıldı. Ertesi yıl Romalı muhafızları taşladığı için tutuklandı. 1605’te silah kullandığı için yakalandı. Aynı yıl metresini korumak amacıyla bir adamı yaraladı ve Roma’dan kaçmak zorunda kaldı. 29 Mayıs 1606’da gene Roma’da bir top oyununun sonucu konusunda tartıştığı Ranuccio Tomassoni’yi öldürdü. Bu olayda kendisi de yaralandı.
Roma’dan kaçışı. Caravaggio, davranışının getireceği sonuçların dehşeti içinde Roma’yı terk ederek Caravaggio markisinin yakınlarından birinin yanına sığındı. Çeşitli yerlerde saklanarak sonunda, belki de 1607 başlarında Napoli’ye ulaştı. Orada kaldığı sırada, Flaman ressam Louis Finson için “Tespihli Madonna” (Sanat Tarihi Müzesi, Viyana) ve Monte della Misericordia Şapeli için de, geç dönemin yapıtlarından biri sayılan “Merhametin Yedi Biçimi” (1607) adlı resimleri yaptı. Bu son resmin içerdiği karanlık ve telaş dolu hava ile Caravaggio’nun çaresiz durumu arasındaki ilintiyi görmemek hemen hemen olanaksızdır. Bu aynı zamanda, onun üslubundaki değişimin de ilk belirtisidir.
Caravaggio 1607’nin sonu ya da 1608’in başındaki bir tarihte gittiği Malta’da ünlü bir sanatçı olarak karşılandı. Çok sıkı bir çalışmadan sonra orada gerçekleştirdiği yapıtları arasında en önemlisi Valetta Katedrali için yaptığı “Vaftizci Yahya’nın Başının Vurulması”dır (1608). Bu sahnede, daha önceki yapıtlarında figürleri çevreleyen yoğun gölgenin geri plana itildiği ve sonsuzluk duygusu uyandıran geniş boş mekânların yerini yüksek bir duvarın aldığı izlenir. Daha sonraki resimlerinde de görülen bu duvarın, onun kafasında lanetlediği bir düşünceyi, kaçma ile hapse girme arasında sıkışıp kalma endişesini simgelediği sanılır. Caravaggio 14 Temmuz 1608’de Malta Şövalyeleri tarikatına kabul edildi. Ama kısa bir süre sonra, yaptıklarının haberi Malta’ya ulaştığı ya da yeni bir suç işlediği için tarikattan çıkarak hapse atıldıysa da kaçmayı başardı.
İzlenme korkusu içinde Sicilya’ya giderek Ekim 1608’de Syrakusa’da karaya çıktı. Orada Sta. Lucia Kilisesi için yaptığı “Azize Lucia’nın Gömülüşü” adlı resim, geç dönem başyapıtlarından biridir. 1609 başlarında kaçtığı Messina’da “Lazarus’un Dirilişi” (Ulusal Müze, Messina) ve “Çobanların Tapınması’nı (Ulusal Müze, Messina) gerçekleştirdi. Daha sonra gittiği Palermo’da S. Lorenzo Kilisesi için “Aziz Francesco ve Aziz Lorenzo ile Birlikte Tapınma” adlı resmi yaptı. İçinde bulunduğu bütün olumsuz koşullara karşın kaçışı sırasında yaptığı resimler, sanat yaşamının en büyük yapıtları arasında sayılır. Tasarım açısından hepsinde görkemli olmakla birlikte tonların yumuşaklığı ve anlatımın inceliği bu yapıtlarda duyguların, dramatizmin açıkça sergilendiği önceki resimlerinden çok daha yoğun bir biçimde aktarılmasına yol açar. Sakin ama duygu yüklü bu resimlerin kusursuz yetkinliği, Caravaggio’nun kaygıları dikkate alındığında daha da olağanüstü bir boyut kazanır.
Caravaggio’nun çaresizlik içindeki kaçışı, ancak papanın onu affetmesiyle sona erebilirdi. Ekim 1609’da yeniden Napoli’ye döndüğünde, büyük bir olasılıkla, affedilmesi için Roma’da birtakım girişimlerde bulunulduğu biliniyordu. Ama şanssızlıklar birbirini izledi. Bir hanın önünde saldırıya uğrayarak yaralandı. Yarası o kadar ağırdı ki, öldüğü söylentileri Roma’ya kadar ulaştı. Uzun bir iyileşme döneminden sonra Roma’ya gitmek için bir yelkenliye bindi. Ama Temmuz 1610’da ulaştığı Papalık Devletleri içindeki Port’Ercole adlı İspanyol limanında yanlışlıkla tutuklanarak hapse atıldı. Serbest bırakıldığında Roma’ya kadar gideceği yelkenlinin, içinde eşyalarıyla birlikte yola çıktığını öğrendi. Bu kadar şanssızlığa ve yeniden yükselen ateşin yol açtığı bitkinliğe daha fazla dayanamayarak yelkenliğin uzaklaştığı sahilde yere yıkıldı. Birkaç gün sonra öldüğünde henüz 37 yaşında bile değildi.
Değerlendirme. Caravaggio, döneminin belki de en devrimci sanatçısıydı. Bir önceki yüzyılın sanatının egemeni olan, dünyasal ve dinsel yaşantının idealleştirilmesi ilkesine dayanan Platoncu anlayışı terk etmişti. Onun gözünde yaşam bir dramdı; her türlü hatta mistik yaşantının başlangıç noktası da somut, duyumsal olaylardı.
Aşırı duygusal ve dikbaşlı kişiliğinin yanı sıra, fiziksel ve dünyada geçen gerçek olayların anlamını bütünüyle kavrama yeteneğiyle, yapıtlarındaki dramatik anı yakalamakta usta olmuştu. Resimlerini, patlama noktasına gelmiş dramatik gerilimler üzerine kuruyordu. İnsana bakış açısınınsa, o dönemde bir benzeri daha yoktu. Kendisine karşı beslenen hayranlığa ve birçok ressamın onun tekniğine öykünmesine karşın, Caravaggio yalnız bir insan olarak yaşadı.
ÖNEMLİ YAPITLARI:
“Genç Bacchus” (1593, Uffizi Galerisi Floransa),
“Kertenkelenin Isırdığı Çocuk” (1593, Louvre Müzesi, Paris),
“Meyve Sepeti Tutan Çocuk (1593, Borghese Galerisi, Roma),
“Falcı” (“Çingene”, 1594, Louvre Müzesi, Paris),
“Mısır Yolunda Dinlenme” (y. 1590, Doria-Pamphili Galerisi, Roma),
“İshak’ın Kurban Edilmesi” (1594-96, Uffizi Galerisi, Floransa),
“Lavtacı” (Ermitaj Müzesi, Leningrad),
“Magdalene” (Doria-Pamphili Galerisi, Roma)
“Emmaus’da Yemek” (1596-98, Ulusal Galeri, Londra)
“Aziz Petrus’un Çarmıha Gerilmesi” (1601, Sta. Maria del Popolo, Roma),
“İsa’nın Çarmıhtan İndirilmesi” (1602-04, Vatikan Müzeleri),
“Bakire Meryem’in Ölümü (1605-06, Louvre Müzesi, Paris),
“Aziz Hieronymus” (Borghese Galerisi, Roma),
“İşte İnsan” (Rosso Sarayı Galerisi, Cenova),
“Emmaus’da Yemek” (Brera Resim Galerisi, Milano),
“Alof de Wignacourt’un Portresi” (1608, Louvre Müzesi, Paris),
“Uyuyan Cupid” (Pitti Sarayı, Floransa),
“Vaftizci Yahya” (Borghese Galerisi, Roma),
“Vaftizci Yahya’nın Başının Salome’ye Getirilmesi” (Ulusal Galeri, Londra).
[1] Tenebrizm, İtalyanca Tenebrismo (Latince tenebrae “koyuluk”), olarak da bilinir. Batı resmindeki figüratif kompozisyonlarda, aydınlık ve karanlık alanların dramatik etkiyi artırmak amacıyla karşıtlık oluşturacak biçimde düzenlenmesi. Caravaggiocu resimlerde çok koyu bir fon üstünde verilen figürler, bir ışık demetiyle aydınlanır ve oluşan ışık-gölge karşıtlığı sonucu hacim kazanır. Bu teknik ilk kez İtalyan ressamı Caravaggio tarafından uygulanmış ve 17. yüzyıl başlarında ondan esinlenen birçok ressamca benimsenmiştir. Fransız Georges de La Tour, Flenenkli Gerrit van Honthorst ve Hendrik Terbrugghen, İspanyol Francisco de Zurbaran, Caravaggioculuğu resimlerinde ustaca uygulayan sanatçılardır.
Holofernes'in Başını Kesen Yudit
1951'de Milano'da düzenlenen bir sergide ortaya çıkan bu tablo günümüzde Roma, Galleria Nazionale di Arte Antica'da bulunmaktadır. 16. yüzyılın sonlarından kalan resmin, muhtemelen, Caravaggio'nun tek Yudit tablosu değildir.
Resmin Detayları
Ressam, Yudit'in Holofernes'in başını acımasızca kesme konusunu büyük bir soğukkanlılık ve kontrolle ele almıştır. Genç kadının yüzünden okunan kararlılık kaşların çatıklığıyla hafifletilmiş gibidir. Bu ifade insanlığın, olayın dinsel önemini görmezden gelen ya da anlamayan ruh halinin bir ifadesi olarak görülebilir.
Kurbanın kafasını eline almaya hazır yaşlı cariye, ısrarcı bakışıyla İncil'den alınmış bu hikayenin ayrılmaz bir parçasıdır. Merakla bakan yüz, sahnenin dramatik yanını vurgular.
Kuşkucu Thomas
Üç havari, İsa'ya merakla bakıyor ve aralarından biri parmağını onun böğründeki yaraya sokuyor. Oldukça alışılmışın dışında olan bu tablonun, dindar insanlara ne kadar saygısız ve hakaret edici geldiğini hayal etmek zor olmasa gerek. Onlar, gerek kıvrımlı giysilere bürünmüş ağırbaşlı havariler görmeye alışmıştı. Oysa Caravaggio'nun tablosundakiler, kırışık alınları ve yıpranmış yüzleriyle daha çok sıradan işçileri anımsatıyordu. Ama Caravaggio'nun kendisinin de yanıtlayacağı gibi, gerçekten yaşlı emekçilerdir onlar, sıradan insanlardır. Kuşkucu Thomas'ın uygunsuz davranışına gelince, İncil bu konuda çok açıktır. İsa, Thomas'a şöyle diyor: "Yaklaştır... elini, koy böğrüme. Kuşkucu olma, inançlı ol!" (Yahya İncili, xx: 27)
Mısır Yolunda Dinlenme
Roma Doria Pamphili Galerisi'nde bulunan 1599 tarihli bu tabloda ressamın Şarkıların Şarkısı'ndan esinlendiği düşünülür. Aziz Yusuf'un elinde tuttuğu notalar Fransız-Flaman kökenlidir ve İncil'den ayetler içerir.
Resmin Detayları
Meleğin ayağının sağında yer alan Eski Ahit, Mısır'daki kölelik yıllarını simgeleyen çorak toprakla temsil edilmiştir.
Meryem, Şarkıların Şarkısı'nda bahsedilen gelinin duruşuna uygun olarak betimlenmiştir. Kızıl saçları Kurtarıcı'nın kanını ima eden "Lülelerinin rengi, asaletin renginde" mısrasını hatırlatır. Derin uykudayken bebek İsa'yı kucaklıyor olması ise, "Uyuyorum fakat kalbim uyanık" mısrasını çağrıştırır.
Bakire figürünün arkasında uzanan kır manzarası, Venedik kökenli dinsel resimlerde görülen versiyonla benzerlik gösterir. Böylesi bir manzaraya Caravaggio yapıtlarında pek rastlanmaz.
Meyve Sepetli Oğlan
Günümüzde Roma, Borghese Galerisi'nde bulunan 1593-94 tarihli tablo aslında Cavaliere d'Arpino'ya aittir. Resmin konusu hem oğlan figürü hem de doğadır fakat tat alma duyusunun alegorisi olarak da yorumlanabilir.
Resmin Detayları
Genç oğlanın yüzü, özellikle Gençlerin Konseri (Metropolitan Sanat Müzesi, New York) ve Kertenkelenin Isırdığı Oğlan gibi bu dönemlere ait diğer çalışmalarda görülen modeli anımsatır. Ayrıca Caravaggio'nun erken döneminin bir ürünü olan aynaya bakarak yaptığı bir tablo ya da gerçek bir otoportre olduğu da ileri sürülmektedir.
Caravaggio'yu hayatın ince ve gizli anlamlarını aramak üzere harekete geçiren bu konu, kurumaya başlamış yaprakları ve sulu meyveleriyle gösterişle çürümenin bir araya geldiği bir natürmort şeklinde ortaya çıkmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder