İzleyiciler

25 Mart 2018 Pazar

Performans Sanatının Tanrıçası: MARINA ABRAMOVIC

70’lerden günümüze 40 senelik kariyerinde bedeninin sınırlarını zihnin imkanlarıyla zorlayan, sanatı adeta yaşayan ve bizce sanat tarihinin en cesur sanatçılarından biridir.

Sanatçıyı anlatan ve oldukça etkili bir yapıt olan “Marina Abramoviç: Sanatçı Aramızda” filmi Sundance, San Francisco, Atina ve Valladolid gibi saygın festivallere katılmış, Berlin ve Saraybosna’da seyirci ödülü kazanmıştır (Bu filmi izlemenizi şiddetle tavsiye ediyoruz).

1946 doğumlu Marina’nın ebeveynleri II. Dünya Savaşı sırasında faşistlere karşı mücadele vermiş olan partizanlardır, hatta Babası Vojo harpten sonra milli kahraman ilan edilmiştir. Babanın aileyi terk etmesini müteakip annesi Danica 60’lı yılların ortalarında Belgrad’daki Devrim ve Sanat Müzesi’nin müdürlüğünü yapmaya başlamıştır, fakat eve hakim olan disiplin azalmamış ve Marina’ya oldukça baskı uygulanmıştır; hatta eve en geç saat 10’da dönme kuralı konmuştur. Sanatçı, annesinden sevgi görememiştir ve bunu da kendisi dile getirmiştir.

1965-70 yılları arasında Yugoslav başkentinin Güzel Sanatlar Akademisinde eğitim görmüş olan sanatçı, o yıllarda yaşadığı durumu bir çılgınlık olarak hatırlamaktadır ve kendini kesme, kırbaçlama, hatta yanarak ölme tehlikesiyle karşı karşıya kalma gibi olayların kesinlikle gece saat onda, eve kapanmadan önce yaşandığını söyler. Her şeye rağmen, zaman içinde hareketsizlik, sessizlik ve dayanıklılık konusunda da uç noktalara varacak olan sanatsal deneylerinde Marina aldığı sıkı eğitimin katkısını asla inkar etmemiştir ve isyankarlığıyla birleştiğinde enerjisinin nelere aracı olduğunu günümüzde bile ispatlamaya devam etmektedir.

Marina ve Ulay



Marina Amsterdam’a taşındıktan sonra 1976 yılında tanıştığı, sanat adı Ulay olan Alman sanatçı Uwe Laysiepen ile ego ve sanatçı kimliğini sorgulama yönünde ortak çalışmalar yürütmeye başladılar. Birlikte bir sürü eser sergilemeye başladılar ve aralarındaki etkileşim aşka dönüştü. Bir kapı girişinde karşılıklı çırılçıplak durarak aralarından geçmek zorunda kalan sanatseverleri sınadılar, gözlemlediler. Birbirlerine doğru hızlıca koşarak çarpıştılar; ağızlarını birbirine yapıştırıp nefeslerini içlerine çektiler, ta ki bayılana kadar. Nightsea Crossing performanslarında; Uzun bir masanın iki ucunda oturan çift hiçbir hareket yapmadan sadece birbirlerine bakarak oturdular. Breathing In/Breathing Out performanslarında Ulay ve Marina oksijensiz kalana dek birbirlerinin nefeslerini içlerine çektiler. Birbirlerine duydukları aşkı sanat performanslarına da taşıyan ikili sıradışı performanslarına bir yenisini daha eklemiş oldular. İkisi de nefessiz kalıp bayılana dek devam eden performans 17 dakika sürebildi.




Birlikte bir sürü performans sergiledikten sonra son performansları Great Wall’u gerçekleştirdiler. Birlikte Çin Seddi’nin iki ayrı ucundan birbirlerine doğru yürümeye karar verdiler. Aslında bu performansın sonunda ortada buluştuklarında evlenmeyi planlamışlardır, fakat Ulay’ın Marina’yı aldatması sonucu eserin sonunda hüzünlü bir ayrılık yaşanmıştır.




Rhythm-0

Bu performansında da Marina bir sandalyede sakin sakin oturmakta. Yanındaki masanın üzerinde ise şarap, parfüm, bıçak, kuş tüyü, jilet, gül, mermi, tabanca, testere, kibrit, kamçı gibi zarar verebilecek malzemeler yer alıyor. Buraya kadar her şey yolunda. Masanın üzerindeki notta ise izleyicilerin bu nesneleri kullanarak Marina’ya istediklerini yapabilecekleri yazıyor. Oldukça tehlikeli olan bu performansın sonunda sanatçı oldukça zor durumda kalmış ve performansı bitirmiştir.




The Artist Is Present

Ulay ile yıllar önce gerçekleştirdiği Nightsea Crossing performansının bir başka boyutu olan performansta Marina’ya bu sefer ziyaretçiler eşlik etti. MoMA’da her gün 8 saat Cuma günleri ise müze 10 saat açık olduğu için 10 saat oturan sanatçı hareketsiz şekilde karşısına oturan kişilerle sadece gözleriyle iletişim kurmuştur. Karşısına oturan kişi kapana sıkışmıştır, kaçacak bir yeri kalmamıştır ve doğrudan sanatçının gözlerine bakmak zorunda kalmıştır. Performans sırasında Ulay gelip Marina’nın karşısına oturmuştur. 




Balkan Baroque

Bizce sanatçının en etkili eserlerinden biri Balkan Baroque‘dir. Sanatçı performansını bodrum katında kanlı hayvan kemikleri üzerinde oturarak gerçekleştirmiştir. O dönemde hiçbir sanatçı bodrum katında performans sergilemek istemese de Marina özellikle bodrum katını istemiştir ne var ki o kokuya başka bir yerde kimse dayanamayabilirdi. Elinde bir bez ve kova su ile bu kemikleri temizlemeye ve etlerden arındırmaya çalışıyordu. Zamanla ısınan bodrum katında tam dört gün geçirdi. Tahmin edilemeyecek bir kokunun içerisinde Balkan Savaşı ve diğer tüm savaşları lanetlemiş ve tepkisini göstermiştir.









Kaynak: www.wannart.com



18 Şubat 2018 Pazar

DAHİ İSTANBUL'DA! Leonardo Da Vinci Expo

Takip edenlerin bildiği üzere Leonardo Da Vinci'nin orjinal eserlerinin de bulunduğu 200'e yakın eseri kapsayan sergi "Leonardo Da Vinci Expo" adıyla 14 Aralık 2017'de UNIQ İstanbul'da açıldı. Prömiyerinin Belçika'da yapıldığı bu sergi dünya turuna ilk olarak İstanbul'da başladı. Ve ben de bir Da Vinci hayranı olarak ilk duyduğum andan beri heyecanla beklediğim bu sergiyi kaçırmadım..:) İnanılmaz etkileyici bu sergiden kareleri sizlerle de paylaşacağım. Küratörlüğünü Jean Christophe HUBERT'in yaptığı bu sergi 07 Nisan 2018'e kadar UNIQ Müze'de ziyaretçilerini karşılamaya devam edecek. Kaçırmayın derim.. :)











 Fotoğraf çekerken beni de çekenler varmış :) 



Bu muhteşem sergiyle ilgili birazcıkta bilgi paylaşımı yapalım..



10 YILLIK TİTİZ BİR ÇALIŞMA

Belçika ve Lüksemburg’dan mühendis, tarihçi, grafik sanatçıları ve zanaatkarlardan oluşan 22 kişilik bir ekip, 10 yıllık titiz bir çalışmanın ardından bu benzersiz koleksiyona imza attı. Leonardo Da Vinci’nin hayatı boyunca yaklaşık 6.000 adet icat, icat geliştirme ile tablo eskizi yaptığı ve bunların çok az bir kısmını hayata geçirdiği tespit edilmiştir. Daha önce keşfedilmemiş birtakım konuları örnekleyerek Da Vinci hakkındaki bilgileri artırmak isteyen sergide, Da Vinci’nin orijinal eskizlerinden yola çıkılarak oluşturulan 100 replikasıyla birlikte; orijinal el yazması, tablo ve çizimlerin de dahil olduğu 200’e yakın eser bulunuyor. Serginin dünya turuna ilk olarak Türkiye’den başlamasına vesile olan ve organizasyonunu üstlenen TurkMall Yönetim Kurulu üyesi Alper Eyüboğlu; Dünyanın en kapsamlı Leonardo Da Vinci koleksiyonu ünvanı ile ziyaretçilerin huzuruna çıkan bu serginin, 7’den 77’ye herkese hitap ettiğini vurguluyor.

BU SERGİDE TEK BİR VİDA YOK

Dünyanın en büyük ‘Leonardo Da Vinci Makineleri Koleksiyonu’nun en önemli özelliği; sergide yer alan replikaların orijinal tasarımlara bağlı kalarak ahşap ve metalden yapılmış olması. Sanayi tipi hiçbir birleştirici unsurun kullanılmadığı replikalarda tek bir vida kullanılmadı. Da Vinci’nin orijinal eskizlerinden yola çıkılarak hayata geçirilmiş olan bu çalışmaların bazıları orijinal boyutlarında olup, kalan çalışmaların ise ebatları 60 cm ile 5 metre arasında değişen replikalardan oluşmakta. 

DA VINCI’NİN HALİÇ KÖPRÜSÜ REPLİKASI BU SERGİDE

‘Leonardo Da Vinci Expo: Dahi İstanbul’da’ sergisinin en önemli ve 7 metre boyutuyla en büyük parçası; Da Vinci’nin Sultan II. Beyazıt döneminde inşa etmek istediği Haliç Köprüsü’nün replikası. 1502′de dünyanın en büyük, en güzel köprüsünü inşa etmek isteyen Da Vinci, Sultan II. Beyazıt’a bu talebiyle ilgili bir mektup göndermiş ancak köprü inşa edilememiştir. 2001′de, Norveç’te üstgeçit olarak inşa edilen köprü, küresel ısınmaya dikkat çekmek amaçlı buz maketleriyle de dünyanın çeşitli yerlerinde sergilenmektedir.

ÇOCUKLAR, DA VINCI’Yİ KEŞFEDECEK

Sergi, sanat ve tarihi keşfetme misyonu ile çocuklarla ve okullarla paylaşma konusunda yararlı bir öğretim yardımı görevi yürütecek. Koleksiyonda yer alan birkaç eseri ve makineyi çocuklar kendi başlarına inceleyebilecek.

30 ORİJİNAL BELGE BU SERGİDE

Sergi; Michelangelo, Albrecht Dürer, Giorgio Vasari, Donatello, Verrocchio, Giambologna, Raphael, Francesco Guardi ve Canaletto gibi Rönesans’ın diğer önemli sanatçıları ile Da Vinci’nin çağdaşlarının Da Vinci eserlerinden ilham alarak sunduğu örneklere ve orijinal belgelere de ışık tutuyor.




Kaynak: http://www.uniqistanbul.com
              (Görseller bana aittir.)














HAPPENING NEDİR?



Happening, senaryo dâhilinde olmayan ve doğaçlama yoluyla yapılan bir çeşit sanatsal etkinliktir. Hayatımıza ilk kez 1959’da, Allan Kaprow’un New York Reuben Galerisi’ndeki “6 Bölümde 18 Olay” adlı gösterisiyle girmiştir. Bunun yanı sıra Claes Oldenburg’un “Dükkân”, “Oto-bedenler” ve “Yıkamalar”; Robert Rauschenberg’ün “Harita Odası II”; Robert Whitman’ın “Amerikan Ayı”; Kaprow’un “Çağrı” isimli eserleri de önemli ‘happening’ler arasındadır.




‘Happening’ ilk olarak seyircilerin ve sanatçıların sanatı deneyimlemek için ipuçlarını takip ettiği kısa senaryolu etkinlikler şeklinde başlamıştır. Alan Kaprow’a göre happening, katılanların sadece oynama uğruna dâhil oldukları bir oyun, bir macera ya da bir dizi etkinliktir. Bu sanatsal etkinlik türünde sanatçılar bir şeyler okuyor, pandomim yapıyor, resim çiziyor, çeşitli enstrümanlar çalıyorlar. Seyirciler ise bu esnada sahneler arasında dolaşıyor ve happening denen olaya katılmış oluyorlar. İzleyicinin aktif katılımıyla gerçekleştirildiği için oyunun ne yönde gelişeceği önceden belirlenemiyor. Bu sayede bir nevi spontane denilen davranış biçimleri sergilenmiş oluyor.




Happeninglerin dünyanın birçok bölgesinde çok hızlı bir biçimde yayılmasının nedeni, bu türün kendine özgü bir doğallığının olmasıdır. ‘Happening’ler sanatçı ve izleyiciler arasındaki duvarı yıkmakta başarılı olmuştur.



“Sanat toplumdan ayrılışının dosdoğru bir sonucu olarak son iki yüzyılda resim mağazası ve müzenin ortaya çıkması ile dünyadan kopuk ve çoğunluğun bildiği varoluşa dair sadece dolaylı göndermeler yapabilen bir hayal dünyası anlamına gelmeye başladı. Galeri ve Müzeler “Şşş, Sakın Dokunma!” atmosferi ile bu düşünceyi billurlaştırıyorlar.”

Alan Kaprow





Kaynak: http://sanatkaravani.com